Uluslararası Tiyatro Enstitüsü (ITI), Üniversiteler Türkiye Temsilcisi Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü Başkanı Jason Hale ve ITI Türkiye Temsilciliği Yönetim Kurulu’nun (Turan Oflazoğlu, Engin Uludağ, Ayşe Emel Mesci ve Savaş Aykılıç) aldıkları ortak karar ile bu yılki Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildirisi, uzun yıllar Devlet Tiyatroları’nda çalışan yönetmen, tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu Tamer Levent tarafından kaleme alındı.
Yaşama Sanatının Navigasyonu Tiyatro başlıklı bildiri şöyle:
“İnsan beyni de hamile olur. Ama bu hamilelik bir merak sorusu ile başlar. Düşünceler ve kaynaklar bir araya getirilir. Geliştirilir. Eksik bilgi varsa ulaşılmaya çalışılır. Her şey fikir düzeyinde olgunlaşınca, sıra doğuma gelir. Hamilelik süreç, doğan bebek üründür. Onun da büyümesi ve gelişmesi gerekir. Sanat, süreç ve ürün devamlılığının hiç bitmeyen gelişmesidir. Tıpkı insanlık tarihi ve geleceği gibi…
Drama, insanların iç ve dış aksiyonudur. Bu aksiyon ile yaşadığı durumlardır. Yani düşünce ve onun dışa yansıması. İnsanlık dilsiz olduğu çağlarda birbiriyle drama aracılığıyla anlaşmıştı. Ses, taklit ve bedensel anlatımlar ile, doğaçlama olarak durumları canlandırmış, iletişim kurmuştu. Bu iletişim, ona düşüncenin ihtiyacı olan deneyimleri ve bilgileri sağlamıştı. Başlangıçta kendisi için rol yapan insan, daha sonra tiyatro alanlarında seyirci olmuştu. Aslında tiyatroda sahnelenen kendi hikayesi idi. Yaşam sahnesinin gerçek oyuncuları, deneyimcileridir onlar. Yaşamlarına ayna tutan sahnedeki insanlar ise, yaşam sanatı yolculuğuna onları davet eden rehberlerdir. Yaşam sahnesinde, eğitim ve öğretim sistemlerindeki ezbercilik yoktur. Tiyatro aktörleri, durumları yorumlarken, deneyimcilerin onlarla empati kurabilecekleri yorumlar sunmalıdır. Davranışların nedenleri, niçinleri ile, farkındalığı uyaran seçilmiş, çalışılmış, inandırıcı gestuslar kullanmalıdırlar..”
‘TİYATRO YAŞAMIN DEĞİŞİP GELİŞMESİNE NEDEN OLUR’
Tiyatronun durumlara özenle ayna tutma sanatını her seferinde paylaşması gerektiği belirtilen açıklamada şunlar dile getirildi: “Tiyatro malzemesini toplumdan alır. Kendi laboratuvarında işlemden geçirdikten sonra, tekrar aynı topluma sunar. Süreç ve ürün formülünü harekete geçirir. Yaşamın değişip gelişmesine neden olur. Bu sonu olmayan devinim, her çağın durumlarının özen ile seçilmesi ve çalışılması ile gerçekleşir. Başarı ve başarısızlığın dramalarını seçip, inandırıcılığı ile sorgulamayı uyarabilmelidir aktörler. Her zaman yaşantımızda olan felsefeyi, psikolojiyi, sosyolojiyi, sanat düşüncesinin bütün özelliklerini titizlikle dikkate almalıdırlar. Her seferinde durumlara özenle ayna tutmak sanatını paylaşmalıdır tiyatro. Ancak o zaman sağlayabilir, deneyimcilerin ona katılmasını, empati kurmasını. Bilgileri uygulamaya dönüştüren düşünce ortaklığı kurmasını. Gülmesini, ağlamasını, alkışlamasını…”
‘BÜTÜN DÜNYA BİR SAHNEDİR’
Açıklamanın devamında şu ifadeler kullanıldı: “Tiyatro düşünmediklerimizi hatırlatıp, bizleri yüzleştirir. Ezberlenmiş bilgilerimizle; din, dil ve ırk ile bütünleştiremediğimiz; nedenlerini sorgulamadığımız konuları, insan olma ortaklığında, ders vermeden sorgular. Tiyatro ve onun mayası olan drama, düşüncelerimizi harekete geçirir. Yaşamın sanatının gelişip değişmesine engel olan unsurları fark etmemize neden olur. Bunlar, kişisel ya da dünya genelinde engeller olabilir. İnsanlık bu çağda yaratılan savaşların da, çocuk katliamlarının da kurgulandığının farkında artık. Ama dünyayı var eden insan aklı ve draması bize her dönemde çözümler üretmeyi öğretmedi mi? Önemli olan bilgileri ezberlemek değil, düşünce geliştirmek ve uygulamada kullanmaktır. Tiyatro ve drama bize bunu fark ettirir. Örgün eğitim sistemlerine öneride bulunur. Yaşamda var olan ve çözülmez görülen sorunları irdelemek ve çözüm üretmek süreçleri yaratır. Süreçleri ve aktörleri hatırlanmayan ürünler kültür oluşturmaz. Bizler, bugün yaşadığımız çağda kat ettiğimiz yolu, yaşama kazandırdığımız değerleri, üstlendiğimiz rolleri yeniden değerlendirmeliyiz. Geleceği düşünebilme deneyimleri paylaşmalıyız. Kötü, çirkin ve yanlış ile iyi, güzel ve doğruyu sorgulayabilmek gerçekliğinde yapay zekadan geri kalmamalıyız.
Çünkü dün olduğu gibi, bugün de: ‘Bütün dünya bir sahnedir. Kadın erkek bütün insanlar da onun aktör ve aktrisleridir.’ Yani sürekli devinim ve yaratıcılık süreçleri oluşturan yaratıklar… İnsansız bir dünya daha güzel olur muydu? O zaman tiyatro da olmazdı, biz de bunu hiç öğrenemezdik!!! Tiyatro ve onun kapsadığı disiplinler, insan yaşamının bütünsel sanat özeni ile düzenlenebilmesinin navigasyonudur. Sanataevet vizyonu yolculuğunun yani…”
(KÜLTÜR SANAT SERVİSİ)