AB’ye yeni aday olan ülkelerin vizesiz girdiği Avrupa ülkeleri Türkler için hayal oluyor; vize başvurularına rekor düzeyde ret yanıtı veriliyor, Türk vatandaşlarına ‘gizli yaptırım’ uygulanıyor!

“Bir yolculuk romanıdır pasaport…”

Cemal Süreya, böyle demişti. Türk vatandaşları, uzun süredir, bu romanın içinde giderek koyulaşan bir kâbus yaşıyor. Bir yokluk romanına evrilen bir yolculuk romanı!

Türkiye’nin büyük bir bölümü için yurt dışı seyahati ekonomik durum ve Türk Lirası’nın değer kaybı nedeniyle hayal olsa da; imkânlarını zorlayarak Batı ülkelerine seyahat planı yapanlar giderek artan vize başvurusu retleriyle karşı karşıya. ABD vizesi almak isteyenler 1 yıla kadar randevu sırası beklemek durumundayken, Schengen ülkeleri de her sene daha fazla Türk vatandaşının başvurusunu geri çeviriyor.

schengenvisainfo.com’un derlediği verilere göre 2021’de Türk vatandaşlarının yaptığı Schengen vizesi başvurularının yüzde 19,02’si reddedildi. Bu oran 2020’de yüzde 13,78 ve 2018’de yüzde 10,45’ti. 2015 yılına döndüğümüzde ise bu oranın yüzde dörtlerde olduğunu görüyoruz. Yani Türk vatandaşları, Avrupa Birliği üyelerinin verdiği Schengen vizesi başvurularda her yıl giderek artan oranda ret yanıtı alıyor; 2021 itibariyle neredeyse Türklerin yaptığı her beş Schengen başvurusundan biri reddedilmiş. 2022’de bu oranın daha da artması şaşırtıcı olmayacak.

Vize başvurularına ret yanıtlarıyla ilgili olarak Reuters’a konuşan schengenvisainfo.com’un Genel Yayın Yönetmeni Shkurta Januzi, “Tüm dünyada ret oranları arttı. Ancak Rusya gibi diğer ülkelerle kıyaslandığında Türkiye’nin ret oranının artışı daha büyük ve istikrarlı” dedi.

Türk vatandaşları için artık vize almak başlı başına bir savaş. AB ülkeleri neden Türk vatandaşlarının vize başvurularını artan oranda reddediyor; reddetmediklerine neden çok kısa süreli vize vermekle yetiniyor; yasa dışı geçiş yapmayacağı açık olan kişilerin vize başvurularında bile neden zorluk çıkarılıyor; sorun sadece Türkiye’nin içinde bulunduğu durumdan mı kaynaklanıyor, yoksa vize uygulaması AB ülkelerinin Türkiye’ye karşı politikalarında başlı başına bir yaptırım haline mi getirildi? Yıllardır gündemde olan bu konuyu her yönüyle mercek altına aldık.

Namık Tan: Bu mesele, bir ülkenin siyasi itibarı ile orantılıdır

Eski Dışişleri Bakanlı Sözcüsü ve Washington Büyükelçisi Namık Tan, T24’ün sorusu üzerine vize almanın zorlaşmasıyla ilgili birçok gerekçe sunarken, defaatle şunu vurguladı:

“Türkiye, demokrasi ve özgürlükler açısından yıpranmış bir ülke haline geldi. Vize kararlarında bu etkili. AİHM kararlarının uygulanmaması gibi kararlar da Türkiye’ye yönelik tutumda etkili oluyor.”

“Vize meselesi ülkenin siyasi itibarı ve ağırlığıyla doğrudan orantılıdır” diyen Tan, “Bir ülke uluslararası alanda ne kadar saygınlığa ve ağırlığa sahipse onun vatandaşları da o ölçüde kolay vize alırlar” görüşünü dile getirdi.

Vize retlerinin artmasının “tamamen siyasi bir karar olduğunu” söyleyen Namık Tan, birçok Batı başkentinde Türkiye’nin artık “riskli ülke” olarak görülmeye başladığını belirtti. Tan, Türkiye’nin “riskli ülke konumu”na girmesinde ülkedeki siyasi iklimin yanı sıra iktidarın Batı’yla ters düşen hamlelerinin de doğrudan rol oynuyor olabileceğini belirtti.


Namık Tan

Örnek verirken Batı ittifakının Rusya’ya Ukrayna’nın işgali sebebiyle uyguladığı yaptırımlara Türkiye’nin katılmadığını hatırlatan Tan, Rusya’daki bazı kurumların Türkiye üzerinden önemli birtakım para transferleri yaptığının konuşulduğuna dikkat çekti. Somut bir veri bulunmasa bile ABD gibi ülkelerin Türkiye’nin yaptırımları deliyor olabileceği şüphesiyle gelişmeleri yakın takibe aldığına dikkat çeken Tan, “Ekonomik, finansal ve ticari mevzuatınızda birtakım uluslararası hukuka aykırı hareketlerde bulunursanız bunun da görünmeyen yaptırımı oluyor sizin üzerinizde. Vatandaşlarınızın seyahat serbestisi böylece kısıtlanmış oluyor” değerlendirmesinde bulundu.

Tan, son zamanlarda Türkiye’den Batı ülkelerine yasa dışı geçişlerin arttığına dair haberlerin de iyice yaygınlaştığına dikkat çekerek, bunun da vize retlerinin artmasında önemli rol oynamış olabileceğini belirtti.

Vize verilmesinin zorlaşmasında ‘suçlu iadesi’ gibi teknik konuların bile rol oynayabileceğini ifade eden Tan, şöyle devam etti:

“Diyelim ki siz iade süreçlerinde Avrupa standartlarına uymuyorsunuz; Batı hukuku, Avrupa hukuku dışında birtakım beklentiler içindesiniz. Mevzuatınız da ona göre. Dolayısıyla Türkiye ile ilgili olarak bu durumlar da ilgili güvenlik makamlarını tedirgin ediyor. O sisteminin içerisinden ne kadar uzaklaşırsanız o kadar sorun yaşarsınız”.


Desen: Selçuk Demirel

Özel statülü pasaport sorunları

Kamu görevlilerine verilen ‘yeşil pasaport’, belirli bir görev için sağlanan ‘gri pasaport’ gibi birçok ülkeye seyahatlerde vize muafiyeti sağlayan pasaportlar da, Türkiye’de son yıllarda giderek daha kötü bir şöhrete sahip olmaya başladı. Örneğin geçen yıllarda AKP’li yerel parti yöneticilerinin ve onlarla birlikte seyahat eden bazı kişilerin gri pasaportlarla yurt dışına gidip, sonra geri dönmedikleri ortaya çıkmıştı.

Namık Tan, Türkiye’de özel statülü hizmet pasaportlarının giderek onu hak etmeyen insanlara verildiğini, bu nedenle Batı başkentlerinin kota uygulamaya başlamış olabileceğini belirtti:

“Özel pasaportların hak etmeyen kişilere verilmeye başlanması kota uygulamasını getirir. Bunlar gelmiştir demiyorum, yanlış anlaşılmasın- ama teknik olarak böyle bir kısıtlamayı tetikleyebilir bizim görmediğimiz biçimde. Şunu söylemek mümkün: Büyük ölçüde uluslararası alanda sizin ağırlığınız ve saygınlığınız bu işi önemli ölçüde yönetir. Orada birtakım soru işaretlerine yol açarsanız ilgili ülkeler vize regülasyonlarını daha zorlaştırmak suretiyle sizin vatandaşlarınıza bir anlamda sorun yaratır.”

Aracı kurumlar ve korku hikâyeleri

Türkiye’de Schengen vizesi almak isteyenler, artık bu vizelere başvurmak için aracı kurumlara mahkûm. iData ve VFS Global gibi şirketler, insanların zaten kendilerinin topladıkları vize için gerekli belgeleri diplomatik misyonlara teslim ediyor. Başvuranlar, bu belgeleri kontrol etmesi ve göndermesi için aracı kurumlara para veriyor.

Covid-19 salgını sonrası dönemde bu aracı kurumlardan randevu bulmak da zor hale geldi. Hatta birçok kişi, acentelerin bu randevuları kendine alıp daha sonra Schengen almak durumunda olan insanlara daha pahalıya sattığını iddia ediyor.

Tabii randevu alındıktan sonra da sorunlar sona ermiyor. Vize almak isteyen vatandaşlar, Tarlabaşı’ndaki aracı kurumun binasının önünde aşırı sıcaklarda dışarıda bekletiliyor, içeriye girdikten sonra randevu almalarına rağmen havasız salonda çok uzun süre bekletiliyor, web sitelerinde ilan ettikleri gerekli belgeler listesinde yer almayan ek belgeler istenince yazıcı sırasına girip, bir de orada para harcamak durumunda kalabiliyor. Ağustos başında vize başvurusu için VFS’ye giden bir kişi, yazıcı için sıra bekleyen iki kişinin kavgaya bile tutuştuğunu gördüğünü belirtti.

iData ve VFS Global gibi aracı şirketlerle ilgili şikâyetler de çok yaygın. Örneğin T24’e konuşan bir gazeteci, Alman devletine bağlı Deutsche Welle’nin (DW) davetiyle Almanya’da bir konferansa çağrılsa da, iData’nın kendisinden listede bulunmamasına rağmen çalıştığı kurumun banka hesap hareketlerinin dökümlerinin bile istendiğini belirtti. Gazetecinin ziyareti DW’nin karşılayacağını vurgulamasına rağmen, iData çalışanının bu ısrarından vazgeçmediği vurgulandı.

Tabii aracı kurumlar sadece Schengen için geçerli değil, diğer ülke başvurularında da devredeler.

Kaybedilen pasaport!

Türkiye’de İngiltere için vize başvuruları TLScontact isimli bir aracı şirket üzerinden yapılıyor.
Ekonomist ve Daktilo1984 Genel Yayın Yönetmeni Enes Özkan, 2020’nin Aralık ayında yaptığı İngiltere vizesi başvurusu için pasaportunu bu şirkete teslim ettiğini; pasaportun evine gönderilmesi için de ek ücret ödediğini söyledi. Ancak Özkan, pasaportunu bir daha hiç göremedi; çünkü aracı şirket pasaportunu kaybetti.

Şehir dışında olacağı için pasaportunun evine gönderilmesini sağlayan ek servisi kullandığını belirten Özkan, pasaportunun kendisine gönderilmediğini, çağrı servisini aradığında da “Koronavirüs nedeniyle çağrı merkezi hizmetlerimiz durdurulmuştur” diye bir ses kaydıyla karşılaştığını ifade etti. Özkan bunun üzerine İngiltere Başkosolosluğu’nu aradığını, ancak onların da pasaportun ellerinde olmadığını söylediğini aktardı.

Özkan, sonunda TLScontact kendisiyle iletişime geçtiğinde telefonda yaşanan diyaloğu şöyle anlattı:

“Daha sonra bir gün beni bir numara aradı ve dedi ki ‘Pasaportunuzu gelip almazsanız, pasaportu konsolosluğa iade edeceğiz.’ Dedim ki ‘Ben pasaportumu gelip almayacağım. Ben size kaç defa mail attım, pasaportumun adresime yollanmasını istemiştim ve bunun için hizmet bedeli ödedim, benim pasaportum gelmedi. Sizin göndermeniz lazım…’ ‘Sizi beş dakika sonra arayacağız’ dediler, yine aramadılar. Beni aradıkları numarayı tekrar aradığımda meşgule düşüyordu telefon. Hiçbir şekilde göndermediler. Pasaportumun gönderilmesi gereken tarihi çok geçmişti tabii…”

Özkan, pasaport bir türlü eline geçmeyince İçişleri Bakanlığı’na da pasaportunun geri gönderilip gönderilmediğini sorduğunu, ancak pasaportun burada da olmadığını öğrendiğini belirtti. Pasaport kaybolmuştu:

“Ben İngiltere Başkonsolosluğuna gittim, orada da sordum bu süreçten geçtikten sonra, pasaportumu İngiltere Başkonsolosluğu’na da göndermemişlerdi. Daha sonra İçişleri Bakanlığının bilgi merkezini aradım oraya da göndermemişlerdi. Bu süreç aşağı yukarı iki ay falan sürdü.TLScontact’a da hiçbir şekilde ulaşamadım. Yurt dışındaki genel merkezlerine de mail attım, onlardan da bir cevap alamadım.”


Enes Özkan

Özkan, şirkete her yerden ulaşmaya çalıştığını ancak tatmin edici bir dönüş alamadığını söylerken, T24’e Aralık 2020’den 2022’nin başına kadar devam eden mesaj trafiğini de gösterdi. Bu e-posta trafiği yanıtsız kalınca Özkan yeni bir pasaport çıkarmak durumunda kaldı.

Özkan, aracı kuruluşlarla ilgili olarak, “İnsan kendisini çok kötü ve aşağılanmış hissediyor. Kalabalığı hiçbir şekilde yönetemiyorlar. Bu vize başvuru merkezleri 70’ler Türk filmlerindeki devlet dairelerini andırıyor insanlara. Sürekli ‘bugün git yarın gel’ havasındalar ve tanıdığın yoksa asla bilgi alınamıyor” dedi.

Reddedilseniz bile ödeyeceğiniz Schengen ücretleri

Şimdi bir de Türkiye’de Schengen başvurusu yapmanın ne kadara mal olduğuna birkaç örnekle bakalım. Öncelikle yetişkinlerin her Schengen vizesi başvurusu için ücret aynı: 80 Euro. Euro kurunu bu haber için 18’de sabit tutalım. Yani 12 yaşının üstünde birinin sadece Schengen vizesinin kendisi için 1.440 lira ödemesi gerekiyor. Ama Türkiye’de direkt konsoloslukların vize bölümünden Schengen başvurusu yapamadığınız için aracı kurumlara da para ödemek durumundasınız.

Mesela Almanya’dan vize almak istiyoruz; Berlin’in Türkiye’de kullandığı aracı vize şirketi iData. iData Almanya’dan Schengen başvurusunda bulunacaklardan randevu ücreti olarak 6 yaşın üzerindeyse 598 lira alıyor. 0-6 yaş için ücret istemiyor. En ucuz tarife 598 lira. Kargo ücreti de 109 lira. Bunun üstüne 80 Euro’yu da eklememiz gerekiyor, o da sizden Schengen üyesi devletin istediği para. Yani Türkiye’den Almanya vizesi başvurusunu bitirmeniz en az 2 bin 147 lira ödemenize bağlı.

Bir de VFS’ye bakalım, Fransa vizesi alma umuduyla Tarlabaşı’nın yolunu tuttunuz. VFS Global, Fransa vizesi başvurusuna randevu için sizden 40 Euro, yani bizim bu haber için kullandığımız sabit kura göre 720 lira istiyor. Fransa’dan Schengen vizesi başvurusunun bedeli de 2 bin 160 lirayı buluyor.

Bu iki örnek de randevu bulabilecek kadar şanslıysanız geçerli. Lakin bu aracı kurumların ikisinden de normal randevu bulmak çok zor. Bu, aceleniz varsa sizi özel servislere itebiliyor. Bu servisin adı iData’da ‘Premium Lounge’, VFS Global’de ‘VIP Randevu.’ Bu hizmetleri satın alırsanız gerçekten randevu saatinizde görüşmeye özel bir odada alınıyorsunuz, çay-kahve servisi yapılıyor, eksik belgeniz varsa çalışanların yardımıyla orada sıra beklemeden tamamlanıyor. Çok açık bir muamele farkı olduğunu söylemek mümkün. iData’dan bu randevunun ücreti 0-6 yaş için 692 Lira, 6 yaş üzeri içinse 1.395 lira. VFS’de ‘VIP Randevu’ ücreti 60 Euro. Bunların üzerine Schengen’in kendi ücreti olan 80 Euro/1.440 lira da ekleniyor.

Diyelim ki iş saatleriniz çok sıkı, normal randevu saatlerinde vize aracılarının merkezine gidemiyorsunuz. iData ve VFS, normal randevu saatlerinin dışında da randevu veriyor. iData’nın ‘Primetime’ dediği akşam randevularının ücreti 1.590 Lira. VFS ise sabah erken saatlerde randevu veriyor; bunun için de 40 Euro’luk normal başvuru ücretinin üzerine 27,5 Euro daha istiyor.

Türkiye’de net asgari ücret 5 bin 500 lira. Çalışan nüfusun yaklaşık yüzde 50’si bu asgari ücret alıyor. Seyahat ücretlerini bir kenara bırakırsak, sadece Schengen vizesine başvurmak için bile asgari ücretin üçte birinden fazlasını harcamak gerekiyor. Tabii vize başvurunuz reddedilirse, bu parayı geri alamıyorsunuz. Retlerin bu kadar arttığı bir dönemde, maaşınızın ciddi bir bölümüyle zar atmanız gerekiyor.

Bir başka sorun da, vizeyi alsanız bile sıklıkla sürenin çok kısa tutulması. Mesela başvurdunuz ve 20 günlük Schengen vizesi aldınız. İki ay sonra tekrar Schengen bölgesine başvurmak isterseniz tüm bu süreçlerden tekrar geçip, tekrar bu paraları ödemeniz gerekiyor.


Çizgi: Tan Oral

Şefim, bizim bir vize serbestisi olacaktı…

Emekli Büyükelçi Naci Koru, Türkiye’ye ilk yoğun vize uygulamasının 1980 askeri darbesinden sonra başladığına, çünkü 12 Eylül’den sonra Türkiye’den yurt dışına kaçışların arttığına dikkat çekti. Koru, Avrupa ülkelerinin o tarihten sonra Türklerin ülkelerine gelip bir daha geri dönmeyeceğinden endişe etmeye başladıklarını; Batı’nın Türkiye’den gelenlere bakış açısının bugünlerde de benzer bir dönemden geçtiğini ifade etti:

“Sizin bir kongreye gideceğinizi, 3-5 gün kaldıktan sonra döneceğinizi, oradaki yakınınızı gördükten sonra Türkiye’ye gelip işinizin başına geçeceğinizi düşünseler bırakın vize vermeyi, vize kaldırırlar…”

18 Mart 2016’da, Suriye İç Savaşı ve Arap Baharı sonrası Orta Doğu’daki çatışmaların etkisiyle göç krizi patlamışken Türkiye ve Avrupa Birliği bugünlerde hâlâ adını sıkça duyduğumuz 18 Mart Mutabakatı’nı imzaladı. Anlaşma çerçevesinde Türkiye, hukuki yönden sorumlu olmadığı Suriyelileri de Yunan adalarından alacak, birebir esasıyla legal yollarla sığınma hakkı alan çoğunluğu Suriyeli göçmenler de AB’ye gönderilecekti.


Naci Koru

Bu anlaşma karşısında Türkiye’nin kabul gören taleplerinden biri de vize sebestisiydi. Türkiye’den Schengen bölgesine vizesiz seyahatin başlaması için öngörülen tarih 1 Temmuz 2016 idi. Dışişleri Bakanlığı’nda bu anlaşmanın bürokratik sürecinin başında bulunan isimlerden biri olan Naci Koru, “Bu maalesef olamadı, çünkü ondan hemen önce Ahmet Davutoğlu (Başbakanlık’tan) istifa etti. Bu anlaşma onun projesiydi, ondan sonra da bu süreç durdu. Biz de durdurduk göçmenleri geri almayı. Normalde Davutoğlu 2-3 ay daha kalsaydı 1 Temmuz’dan itibaren vize muafiyeti başlayacaktı ve vize muafiyetiyle birlikte Türkiye vatandaşları vizesiz olarak seyahat edeceklerdi Schengen ülkelerine” dedi.

“O günden bugüne biz geri adım attık sürekli, sığınmacılar konusunda söylediklerimizi gerçekleştirmedik” diyen Koru, şöyle devam etti:

“72 madde vardı meşhur. O 72 maddeden 5-6 madde kalmıştı. Onlar bitseydi zaten vize muafiyeti oluyordu. Geçen 6 sene içinde onunla ilgili hiçbir adım atmadık, onlar aynen duruyor. Dolayısıyla o süreç akamete uğradı, tamamlanmadı. Ondan sonra Türkiye’de özgürlükler konusunda, demokrasi konusunda değişimler yaşandı, Bir de 15 Temmuz hain darbe girişimi oldu, o da İlişkileri çok değiştirdi ve Türkiye’den Avrupa’ya kanunsuz yollardan gidenlerin sayısı yine artmaya başladı.”

“Bu gelişmelerin ardından bırakın Avrupa’nın vize muafiyeti sağlamasını, daha da sıkılaştırma yoluna gittiler. Bugün yaşadığımız bu. Yani retlerin sebebi de budur” diyen Naci Koru, Türkiye’de özgürlükler, gelişme ve ekonomik kalkınma konusunda değişim yaşanırsa, bu muamelenin de değişeceğini ifade etti.


Çizgi: Tan Oral

Diğer AB’ye aday ülkelerde durum nasıl?

Mevcut olarak müzakereler donmuş durumda olsa da Türkiye, Avrupa Birliği’nin en uzun süreli aday ülkesi. Diğer aday ülkelerden Kuzey Makedonya, Karadağ, Sırbistan, Moldova ve en yeni aday ülke Ukrayna, Avrupa Seyahat Bilgi ve Yetkilendirme Sistemi (ETIAS) aracılığıyla birkaç basit güvenlik sorusu cevaplayarak Schengen bölgesine 90 günlüğüne vize muafiyetinden faydalanarak girebiliyor. 2009’da Avrupa Birliği tam üyeliğine aday olan Arnavutluk için de 2023’ün Kasım’ından itibaren bu sistem geçerli olacak. Türkiye, en eski aday ülke olmasına rağmen hiçbir noktada diğer aday ülkelere sunulan bu muafiyete dahil edilmedi.

Öte yandan Avrupa Birliği’ne aday olmayan Gürcistan, Peru, Birleşik Arap Emirlikleri, Bosna Hersek, Arjantin ve Uruguay gibi ülkelerin de vize muafiyeti bulunuyor. Bu örnekleri Tonga’dan Brezilya’ya uzatmak mümkün.

Türk pasaportunun durumu

Henley & Partners adlı kuruluş, her sene Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği’nden aldığı verilerle vizesiz girebildiği ülke sayısına göre ülkelerin pasaport gücünü sıralıyor.

Türkiye, 2024 sıralamasında 54. sırada yer alıyor. Türk vatandaşları 110 ülkeye vizesiz gidebilirken, bunların içerisinde Balkan ülkeleri hariç hiçbir gelişmiş Batı ülkesine vizesiz giremiyor. Türk vatandaşlarının 107 ülkeye seyahat için vize alması gerekiyor.

Türkiye, Henley sıralamasında 2013’ün sonunda en yüksek derecesi olan 38.’liğe kadar yükselmişti; daha sonra ise gerilediği 50’li sıralardan bir daha çıkamadı. Türkiye, 2021’de 57. sıradaydı.

Bosna Hersek, Brezilya, Kolombiya, Şili, El Salvador, Gürcistan, Grenada ve Kiribati gibi ülkeler sıralamada Türkiye’nin önünde yer alıyor.

Devlet ne yapıyor?

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye’de vize konusunun gündem olmasının ardından bir çıkış yaparak, “Biz burada kasıt görüyoruz. Seçim öncesi AK Parti iktidarını zorda bırakmak için yapılan adımlar olarak değerlendiriyoruz” demiş ve düzelme görülmezse “tedbirler alınacağını” vurgulamıştı. ABD Dışişleri Bakanlığı, bu çıkışın ardından Reuters’a yaptığı açıklamada Türkiye’deki vize işlem kapasitesinin artırılacağını belirtmişti.

Siyasete girmeden önce uzun yıllar dış politika muhabirliği yapan CHP Eskişehir Milletvekili ve TBMM Dışişleri Komisyonu üyesi Utku Çakırözer ise devletin vize konusunda yeterli adımları atmadığını düşünüyor:

“AKP iktidarının şu anki önceliği turist gelsin de nasıl gelirse gelsin. Son Norveç, Bulgaristan örneğinde (bu ülke vatandaşları artık sadece kimlikle Türkiye’ye girebiliyor) gördüğümüz gibi. İşte gelsinler, vizeye de gerek yok, pasaporta da gerek yok; kimliğini göstersin kâfi. Gelsin, yeter ki burada para harcasın, döviz bıraksın. Tabii ki önemli gelsin, döviz bıraksın ama bir ülkenin itibarı söz konusuysa mütekabiliyet diye bir şey var. Diplomaside bir ülke size ne yapıyorsa siz de ona aynısını yaparsınız, aynısı olmasa bile rahatsızlığınızı hissettirirsiniz.”

Türk vatandaşlarının Norveç’ten transit geçişlerde bile vize almak zorunda bırakıldığına dikkat çeken Çakırözer, AB’nin birçok ülke için vizesiz seyahat çalışması başlattığını söylerken bunların arasında Türkiye’nin yer almadığını vurguladı.

Çakırözer, “Dışişleri Bakanlığı ‘siz bizim vatandaşlarımıza bir kolaylık sağlamıyorsunuz, biz de size sağlamıyoruz’ demiyor. Burada vatandaşın hakkını hukukunu korumak için hiçbir adım atmıyorlar. Büyük bir itibar zedelenmesi var Türkiye’ye yönelik” diye konuştu.

“Lafa geldiğinde ilkeli, onurlu dış politika deniliyor ama en basitinden bu vize konusunda takınılan tutumda ne ilke var ne ulusal onurun korunması var” diyen Çakırözer, TBMM’de de vize durumunu inceleyen bir araştırma komisyonu kurulması gerektiğini ifade etti.


Utku Çakırözer

Türkiye’ye süresi bitmiş pasaportla girebilen ülkeler

Yıllardır düşüş trendinde olan Türk ekonomisi, sırtını dışarıdan gelecek dövize bağlamış durumda. Yurt dışından gelen turistin Türkiye’ye döviz sokması da bu sebeple büyük önem taşıyor. Bu sebeple hükümet, birçok ülke vatandaşının sadece kimlikle seyhatinden öte süresi geçmiş pasaportla bile Türkiye’ye girmesine izin veriyor. Dışişleri’nde yer alan liste şöyle…

“Vatandaşlarının Ulusal Kimlik Belgeleri ile Türkiye’ye Girebileceği Ülkelere İlişkin Liste

Vatandaşları ulusal kimlik kartları ile de Türkiye’ye girebilen ülkeler listesi 

1- Almanya 
2- Belçika 
3- Fransa 
4- Gürcistan 
5- Hollanda 
6- İspanya 
7- İsviçre 
8- İtalya 
9- KKTC
10- Lihtenştayn
11- Lüksemburg
12- Malta
13- Portekiz
14- Ukrayna
15- Yunanistan
16- Polonya
17- Bulgaristan

Vatandaşları süresi sona ermiş pasaport ve kimlik kartlarıyla Türkiye’ye girebilen ülkeler listesi

1. Almanya-Geçerliliğini son 1 (bir) yıl içerisinde yitirmiş pasaport.
    Almanya-Geçerliliğini son 1 (bir) yıl içerisinde yitirmiş kimlik kartı.
2. Belçika-Geçerliliğini son 5 (beş) yıl içerisinde yitirmiş pasaport.
3. Fransa-Geçerliliğini son 5 (beş) yıl içerisinde yitirmiş pasaport.
4. İspanya-Geçerliliğini son 5 (beş) yıl içerisinde yitirmiş pasaport.
5. İsviçre-Geçerliliğini son 5 (beş) yıl içerisinde yitirmiş pasaport.
6. Lüksemburg – Geçerliliğini son 5 (beş) yıl içerisinde yitirmiş pasaport.
7. Portekiz-Geçerliliğini son 5 (beş) yıl içerisinde yitirmiş pasaport.
8. Bulgaristan – Geçerli umuma mahsus pasaport.”

“Amaç insanları caydırmak”

Türkiye’den yasal olmayan yollarla ayrılıp, Batı’ya yerleşmeyeceği çok açık olan insanlar da vize başvurularında sıkıntı yaşıyor. Örneğin Türkiye’de iş yeri olan insanlar, avukatlar, gittiği yerin dilini bilmeden mesleğini sürdüremeyecek gazeteciler, yazarlar, sanatçılar, Schengen bölgesine defalarca girip çıkmış yüksek gelirli insanlar, aynı vize rejimi, tavrı, zorlukları karşısında bulunuyor.

Bir başka zorluk da vize başvurusu için üst üste koyduğunuzda bir üniversite ders kitabı boyutuna gelen sayıda belge istenmesi. Araba ruhsatınızdan banka hesaplarınıza ve varsa sahip olduğunuz tapulara kadar her şeyi toplamanız isteniyor.

Vize uygulamasının “kaçak/yasa dışı geçişlere karşı bir tedbir” olmaktan çıktığını gösteren bir süreç yaşanıyor.

Namık Tan’a göre çıkarılan bu zorlukların yanıtı da basit:

“Bunlar başvuru yapanı caydırmak amacıyla yapılıyor. Belli bir kesime bu çok sıkı- hatta gereğinden fazla sıkı vize rejiminden ikrah geliyor ve ‘gitmeyeyim bu durumda’ diyor. ‘Ben buraya gitmesem de olur’ diyor. Caydırıcı bir önlem olarak yapıyorlar bunu. Bir başka neden de güven duygusu aşınması. Muğlak politikaları, günden güne değişen siyasi yaklaşımları çerçevesinde Türklye’ye yönelik bir güven eksikliği ortaya çıkıyor. Dolayısıyla hangi seviyede olursa olsun o kişileri bu defa süreyle sınırlandırıyorlar.

Hele ki vize talep edenin belli sorunları varsa… Sorun derken bütün sorunlar o kişinin vizeye layık olmasından değil; bazen teknik sorunlar olabiliyor öğrenci vizelerinde, sanatçı vizelerinde vb. O daha da ciddi bir incelemeyi tetikliyor ve süre giderek uzuyor. Vize verme süresi uzadığı gibi vize verildiğinde de ilk aşamada o kişiyi caydırma imkânları olmazsa bu defa da bazen zamanlıca vizeyi vermiyorlar, başvuranın gitmek istediği toplantının tarihi geçiyor örneğin. Yani o kişinin ilgili ülkeye seyahat etmemesi için birçok engel çıkarmak mümkün.”

Bazı insanların “Ben doktorum veya saygın bir insanım. Defalarca yurt dışı seyahatı yaptım ama bana hâlâ vize vermiyorlar” gibi düşüncelere kapılabildiğini, ancak bunun kişisel algılanmaması gerektiğini söyleyen Tan, bir kez daha vurguladı:

“Vize durumu, ülkenizin uluslararası alandaki itibarıyla doğrudan ilişkilidir…”

Vize, amacı dışında kullanılan bir araca dönüştü

Türkiye’de Batılı ülkelerin misyonlarının başında olan büyükelçi ve başkonsoloslar sıklıkla gazeteci ve yazarlarla ilişki kurma eğiliminde bulunuyor, ancak vize konusunda eleştiriler dile getirildiğinde genellikle konuyla arasına mesafe koyuyorlar.

Ülkede mesleki çalışmalarıyla tanınmış gazeteciler, yazarlar, vizeye ihtiyaç duyduklarında çok uzun bir süreçle karşı karşıya kalabiliyor. Gazetecilerin, Batı ülkelerinin ‘basın özgürlüğü’ vurgularına rağmen kendilerinin ve bunun ötesinde bütün toplumun karşı karşıya bırakıldıkları bu zorlukları dile getirdiklerinde büyükelçi ve başkonsoloslardan aldıkları yanıt, genellikle “Biz vize konusuyla ilgilenmiyoruz” oluyor. Vize sorunlarına karşı diplomatların “kayıtsız” görünen bu tavrı elbette başkentlerinden bağımsız değil. Ancak, “yasa dışı geçişleri engelleme amacı” üzerine inşa edilen vizenin, amacı dışında kullanıldığı da bir gerçek. Aksi halde, gittiği ülkede yaşaması, Türkiye’ye dönmemesi imkânsız olan iş/meslek sahibi insanlara çıkarılan zorlukları, vize verildiğinde de sürelerin çok kısa tutulmasını açıklamak mümkün değil.

“Vize, bir devletin egemenlik hakkıyla eşittir”

Namık Tan, Viyana Sözleşmesi’ne dikkat çekerek, “Vize bir ülkenin egemenlik hakkıyla eşdeğerdir. Vizenin verilmesi o ülkeye mutlak giriş hakkını bahşetmez. Sizi kapıda daha ülkeye girerken elinizde bulunan vizenize rağmen ülkeye almayabilir. Ayrıca bu konuda bir gerekçe göstermek zorunda da değildir” dedi. 

“Her devletin vize konusunda mutlak yetkisi vardır” diyen Tan, devletlerin neden bir kişiye vize verip/vermediğine dair bir gerekçe sunmak zorunda da olmadığını vurguladı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir